Hızlı Erişim
 
 Hakkımızda
 Yetişkin Terapisti
 Haberler
 Köşe Yazıları
 Foto Galeri
 Video Galeri
 Sıkça Sorulan Sorular
 Yorum ve Önerileriniz
 Bize Ulaşın
 
 
 
 
 
 
 
 
Bizi Takip Edin
  
GERİ DÖN
Sıkça Sorulan Sorular
 

Psikolojik Danışmanlık Nasıl Bir Süreçtir?

Ruh sağlığı alanının gün geçtikçe etkisinin artmasının yanında bu konuda bilgi eksikliğinin de olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Günümüzde her yaş grubundan insanın psikoterapiye ihtiyaç duyması bu konunun bizim için önemini daha da artırmaktadır. Toplumda bilgilenmenin arttığı görülse de birçok kişi tarafından psikolojik danışmanın ne olduğu hala bilinmez bir konu durumundadır. Öyleyse öncelikle "Psikoterapi nedir?" sorusunun cevabını aramalıyız.

"Psikoterapi, karşımızdaki kişi için en iyi olanı ona buldurup, onu, yaşamını yeniden düzenleme, kendine ve çevresine hoş görülü olma, kendi ile ve çevresiyle barışık olma yolunda desteklemektir."

Psikoterapi içinde danışan ve danışmanın ilişkisi uzun bir yola benzemektedir. Danışan yolun başında kararsız bir haldeyken bu yolda ona eşlik eden danışmanı gerektiğinde akıl hocalığını yaparak danışanına yardım etmeyi amaçlamaktadır. Psikolojik danışma, içerisinde birçok farklı görüş ve ekolleri barındırır. Psikoterapistin uyguladığı görüşe göre de farklılık gösteren bu tedavi şekilleri genellikle hepsi bu süreçte aynı konular üzerinde dururlar. Farklı psikoterapi türleri içinde uygulanış biçimleri farklılık gösterse de psikolojik danışma sürecini ana maddeler halinde tek tek incelemek mümkündür.

Psikolojik Danışma Süreci:
Danışanla ilişkinin kurulması
Psikoterapide danışman ve danışan arasında kurulan ilişkinin tedavi içinde ne kadar önemli olduğunu daha önce belirtmiştik. Danışanın terapistine ya da danışmanına güven duyması tedavinin gidişatını ve etkisini artıran gizli etkenlerden biridir. Birçok farklı unsurun kullanıldığı terapötik ilişki danışman tarafından gerekli anlarda kullanılmalıdır. Bu yüzden ilk tanışma seansından itibaren danışan ve danışman arasında sağlıklı terapötik ilişki kurulması ve sonrasında da bu ilişkinin devamını sağlamak gerekir. Psikoterapistin bu konuda yeterli yetkinliğe ve deneyime sahip olması avantaj sağlayacaktır.

Danışanın problemlerinin değerlendirilmesi
Psikoterapiye başlayan danışanlar hayatlarında ters giden veya işlevselliklerini bozan sorunlardan dolayı tedavi için başvururlar. Bu yüzden ilk seanslarda bu problemleri değerlendirmek ve bunlarla ilgili gerekli tedavi planını oluşturmak gerekir. Aynı zamanda danışanın problemlerinin değerlendirilmesi seanslar içerisinde önem taşır.

Danışanın hayatındaki düzeni kurması ile problemlerin çözülmesi paralellik göstermektedir. Bunun yanında problem değerlendirmesi psikoterapide değişkenlik gösterebilir. Var olan problemler çözülürken danışan yenilerini seanslarda işlenmesi için getirebilir. Psikoterapistin bu durumda önem sırasına göre sıralama yaparak tek tek konuları işlemesi gerekir. Problemlerin çözülmesi danışanın ruh sağlığını güçlendirmesinin yanında hayat standartlarının düzelmesine yardımcı olur.

Kızımın Ergenlik Dönemi Çok Stresli Geçiyor Nasıl Aşabiliriz?

Bu dönemde stresle başa çıkmayı öğrenen ergenler hayatla da daha kolay başa çıkıyor. Stres, ergenler için çok önemli bir konudur. Ergenlik dönemine bağlı olarak yaşadıkları değişimler bile başlı başına stresi faktörleridir.

Psikolojik Danışman Erkan Aydın bu dönemde stres yaratan faktörleri şöyle anlatıyor;

Ergen için en önemli stres faktörleri nelerdir?
• Bedeniyle ilgili algısı ve nasıl görüldüğü,
• Ani yaşam değişimleri,
• Aile içindeki kavgalar,
• Sınavlar,
• Okul değişiklikleri,
• Aileden birinin kaybı,
• Ekonomik sorunlar,
• Akranların ve çevrenin baskısı,
• Okul ve toplumsal kurallar vb. stresin düşük dozunun başarıyı arttırıcı etkiye sahip olduğunu bilmek bununla beraber doz arttığında hayatı olumsuz etkileyebildiğinin farkında olmak önemlidir.

Ergenlik; kimlik yapılandırmasının devam ettiği ve ben olma kavgasının verildiği, aileye, topluma karşı çıkılan bir dönemdir. Bu dönemi tanımak ve stres kaynaklarıyla nasıl baş edebileceğini öğrenmesi, ergenin, hayata hazırlanmasına ve başarılı olmasına yardım edecektir.

Evlilik Danışmanlığı Nedir?

Aile-Evlilik terapisi nedir sorusuna ilgi duyan çiftlerin sayısı sürekli artmaktadır.

Aile-Evlilik terapisine başvurular; ilişkinin kopma noktasına geldiği çiftler veya ilişkinin artık anlam ifade etmediği hatta zorladığı kadınlar tarafından yapılmaktadır. "Evliliğimizde sorun var", "İlişkimizde problem var" diye başvuranların yanında, asıl sorunu örterek; depresyon, psikosomatik şikayetler ve fobik reaksiyonlarla terapiste başvuranlarda sıklıkla rastlanmaktadır. Bazı çiftlerin terapiste başvurma amaçları; ilişkilerini, evliliklerini kurtarmaktır.

Terapi ortamı; İletişimi açık ve net hale sokan, üçüncü bir kişinin (terapist) yardımıyla karşılıklı anlaşılabilir konuşmayı öğreten, kişinin olaylara tek yön olan bakış açısını zenginleştiren, kendinin farkındalığını sağlayan bir ortamdır. Bu ortamdan yeteri derecede faydalanabilmek yinede çiftlerin kendilerine bağlıdır.
Terapinin amacı iletişimi sağlıklı hale getirmektir. Bir ilişkinin sağlıklı şekilde devam etmesi, çiftlerin uzlaşmazlıklarını çözebilme yeteneğine ve isteğine bağlıdır. Çiftler arasında ilişkinin sorun haline geldiği durumlarda şu cümleler sıklıkla kullanılmaya başlamıştır artık.

"Beni sen hiç anlamıyorsun. "
"Ben kendimi sana anlatamıyorum.
"Sen önceden böyle değildin, çok değiştin. "
"Sen hep böylesin. "
"Hiç değişmeyeceksin"
"Artık senin bu kadar duyarsız olmana dayanamıyorum"
    
Çiftlerde ortaya çıkan sorunlar, aslında problem diye görülmeye başladığı zamandan daha önce den de vardır. Fakat yaşam döngüsünün çeşitli devrelerinde(evlilik, çocukların doğumu, çocukların okulu, eşlerin iş-meslek rolleri, geleceği yapılandırma)çiftler belirli amaçlar üzerine odaklaşırlar.

Böylece ilişkinin yürümesini engelleyen "şeyleri" göremez ya da görsede farketmemeye, farketsede bir süre sonra bunun değişeceğine kendini inandurmaya çalışır. Fakat bu yaşam döngüsü içinde ani ve büyük değişimler, zorlanmalar, kayıplar ve bu döngünün oturtulmasıyla, kişiler o ana kadar belkide hiç yapmadıkları, yada bazen düşündüğü hatta bazen deneyime geçirdiği "kendinin farkındalığı" üzerine yoğunlaşmaya başlar. Ben neyim? ne oluyor? ne istiyorum gibi kendine yönelik sorular sormaya başlar. Farkına varmaktan kaçındığı "şeyler" üzerine gidip onları araştırmaya, çözümlemeye çalışır. İlişkinin bileşenleri olan üçlü; kominikasyon-güç-duygu o anda gerçek sorunlar olarak görülmeye başlanır. İlişkide o ana kadar çıkıpta başedilen sorunlar bir anda üstesinden gelinemez bir hal almaya başlar.

Çatışmalar, aşağılamalar, tehditler. ve "sen" çatışması ortaya çıkar. İlişkinin tanımını yapacak olursak;özel belirli bir bağlamda kişiler arasında oluşan duygu ve düşünce, davranışlarda şekillenen bir mesaj iletimi, daha da ötesi arzu, istek ve ihtiyaçların cevap bulmasına yönelik bir alış-veriştir. İlişkinin olması için iki kişinin olması ne kadar olmazsa olmaz bir kuralsa, ilişkide hangi kontekstin geçerli olduğı konusuda o kadar önemlidir. İlişkinin şekillendirilmesi; belirli bir durum, ortam dahilinde olmalıdır. Eşlerden birinin sevgisini ifade etme şekli diğerinde sevgi değilde öfke, kızgınlık şeklinde algılanabilir. İlişkide önemli olan bir noktada "burada ve şimdi" dir.

Kişiler arası ilişkilerde, kişilerin çevrelerindeki üçüncü ve dördüncü kişiler (anne, kayınvalide, baba, arkadaş) tarafından ilişkiye yandan müdahale yapılacağı gibi, bir profesyonel (terapist) tarafından da terapötik müdahaleler yapılabilir. Gerçek yaşamda ilişkilerde belirlemeler, tanımlamalar ve yorumlar olduğu müddetçe, müdahaleler her zaman bir şekilde vardır. Fakat bir problem yaşandığında:kişilerin "eylem kapıları yapılanmış" olması veya "sonu gelmeyen oyunlar"söz konusu olduğunda, sistemin dışından bir kişinin müdahalesine gereksinim vardır. Çünkü sistemin devam etmesi için, sistemin kurallarının değişmesi gerekmektedir. Sistemi değiştirmek, o sistem içindeyken olası değildir. Ancak dışardan birisi(terapist)sisteme ihtiyacı olanı verebilir.

"Kuralların değişmesi" "Yeniden çerçeveleme" çift-aile terapisinde en temel müdahale tekniklerinden biridir. Böylece danışanın olaylara ait olan şemasını değiştirerek(farklı bakış açısı sunarak)daha fazla seçenek sahibi olmasını ve duygularının daha az ayağına dolaşmasını sağlamaktır.

Örnek1:
Kadın"Eşim benim bu durumuma karşı o kadar duyarsız ki" Terapist "Belkide eşiniz bu şekilde kendini acıdan koruyor olabilir. "

Erkek "Aslında eşimin bu sorunu karşısında kendimi çaresiz hissediyorum, çok üzülüyorum, ne yapacağımı bilemiyorum.

Örnek2:
Erkek:"Eşim sürekli zırzır ağlar, onun tartışma anında ağlaması beni daha da kırıyor, bağırıp, çağırıp kapıyı vurup gidiyorum.

Terapist:"Eşiniz dile getiremediği duygularını, acısını ancak ağlayarak ifade etmeye çalışıyor. İlişkinin iyisi-kötüsü yoktur, gerçeği vardır. İlişkide rahatsızlığın olması, rahatsızlık veren olgunun ortadan kalkmasıyla düzelmiyor. Çünkü asıl olan ilişkidir. Yardım isteği ile başvuran çiftlerden biri "ben boşanmak istemiyorum veya ben boşanmak istiyorum" isteğiyle geldiğinde, ilk müdahalemiz ; boşanmak için ilişkinin düzelmesinin gerektiği çünkü burada sorunun, ilişkinin aslı olduğunu söylemektir. Sorunlu ilişkilerde boşanmak; ağızdan kolayca çıkan basit bir çözüm olarak gelse de gerçeğe yakınlaştıkça, uzaklaşılan ve alınması zor bir karar haline gelmektedir. Çiftlerde, terapide kullanılan ilk önerilerden biri; ilişkinin bir süre askıya alınmasıdır(askı modeli). 15 gün süre ile asla yüz yüze görüşme yapılmaması, telefonla konuşulmaması, ayrı yerlerde yaşama ve bu sürede varlıklarından bile haberdar olunmaması önerildiğinde, buna "boşanmak en iyi çözüm "diye yaklaşan çiftlerde dahi ilk tepki reddetme olabilmektedir. Çift terapisine başvuranların çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ve bir kısım eşlerin terapiye sıcak bakmadıkları göz ardı edilmeyecek bir gerçektir. Terapiye her iki tarafında katılması sonuç almayı kolaylaştırdığı gibi terapi süresini de kısaltır. Fakat çok önemli olan bir gerçek de, ilişkide mağdur olan bireyin; (çoğunluğu kadın) tek başına yapacağı terapi yolculuğunda hem ilişki adına hem de kendi adına çok yol katedebileceğidir